Hepimizin hayatında en az bir kez hissettiği bir duygudur “anlaşılmama.”
Bir cümleyi defalarca kurarsınız ama karşınızdaki bambaşka bir şey duyar.
Bir şey anlatırsınız, ama sanki kelimeler duvara çarpar gibi size geri döner.
Ve içinizden sessizce şu cümle geçer:
“Kimse beni gerçekten anlamıyor.”
Bu yazıda anlaşılmama duygusuna yakından bakalım.
Psikolojik kökenlerini, ilişkilerdeki yansımalarını ve baş etme yollarını birlikte inceleyelim.

1. Anlaşılmama Duygusu Nedir?
Anlaşılmama duygusu, anlaşılmamış hisseden kişinin duygularının, düşüncelerinin veya ihtiyaçlarının diğerleri tarafından fark edilmediği, görülmediği, önemsenmediği ya da yanlış anlaşıldığı hissidir.
Bu duygu, yalnızlık, haksızlığa uğramışlık ve değersizlik duygularıyla yakından ilişkilidir.
Bazen gerçekten kimse anlamaz; bazen de kişi iç dünyasında o kadar kapanmıştır ki, kimse anlamıyor gibi gelir.
2. Kimsenin Sizi Anlamadığı Duygusunun Kökeni: Anlaşılmamış Çocuk
Çocuklukta duygularına yer verilmemiş bireylerde bu duygu sık görülür.
- “Abartıyorsun.”
- “Ne var bunda ağlayacak?”
- “Ağlama, güçlü ol”
- “Erkek adam ağlamaz”
- “Bunlara alınma”
- “Onlar öyle demek istemedi, sen yanlış anladın”
- “Büyüklerinle böyle konuşulmaz.”
- “Sen yanlış anlıyorsun.” gibi cümleler, çocuğa şu mesajı verir:
“Senin hislerin doğru değil” veya “Senin ihtiyaçların ikinci planda” .
Bu cümlelerle büyümüş biri zamanla duygularına güvenmeyi bırakır. “Ben aslında ne hissediyorum?” sorusuna bile cevap veremez hale gelir.
Üzüntüyü öfke sanabilir, kırgınlığı umursamazlıkla örtebilir, korkuyu mantıkla bastırabilir.
Yani duyguları hâlâ vardır, ama kişi artık onlarla temasta değildir. Ve yetişkinlikte biri onu anlamadığında, bu eski yaralar yeniden açılır.
3. İlişkilerde Anlaşılmama Döngüsü
Partner ilişkilerinde, arkadaşlıklarda veya aile bağlarında sık yaşanan bir örüntüdür bu.
Biri anlatır, diğeri savunmaya geçer.
Kelimeler çarpışır, anlam kaybolur.
İki taraf da aslında aynı şeyi hisseder:
“Beni anlamıyorsun.”
Böylece duygusal yakınlık yerine uzaklaşma başlar.
Aslında her iki taraf da duyulmak ister ama kimse gerçekten duymayı denemez.
4. Anlaşılmamak Psikolojimizi Nasıl Etkiler?
Bu duygu kronikleştiğinde kişi:
-
İçine kapanabilir
-
Sürekli yanlış anlaşıldığını düşünebilir
-
İletişimde savunmacı veya agresif olabilir
-
“Nasıl olsa anlamayacaklar.” diyerek geri çekilebilir
Uzun vadede bu, yalnızlık, öfke ve özgüven sorunlarına yol açabilir.
Kimi zaman da “kendini ifade etmeme” ya da “maskeler takma” biçiminde ortaya çıkar.
5. Anlaşılmamak mı, Anlatamamak mı?
Çoğu zaman ikisi iç içedir.
Bazen insanlar gerçekten bizi anlamaz. Hislerimize ortak olamaz.
Ama bazen de biz duygularımızı net ifade etmeyiz.
“İyiyim.” deriz, aslında içimiz parçalanıyordur.
“Boş ver.” deriz, aslında çok kırılmışızdır.
Kelimeler eksikse, karşımızdaki sihirli biçimde anlayamaz. Diğer bir deyişle: “Ağlamayan çocuğa meme vermezler”.
Bu yüzden anlaşılmak için önce kendini anlamak, sonra anlatmaya cesaret etmek, pes etmemek gerekir.
6. Neden Bazı İnsanlar Hep Anlaşılmadığını Hisseder?
Bu durum bazen şema (kişinin temel-kök inançları) düzeyinde kökleşmiştir.
Özellikle “kusurluluk”, “duygusal yoksunluk” veya “reddedilme” şemalarına sahip bireyler,
en iyi niyetli bir kelimeyi bile yanlış anlama eğilimindedir.
“Beni eleştiriyor.”
“Yine anlamadı.”
“Kimse beni sevmiyor.”
gibi otomatik düşünceler devreye girer.
Yani bazen anlaşılmamak dış dünyanın değil, iç dünyanın yansımasıdır.
7. Bazen Nasıl Anlaşılır, Bazen de Nasıl Anlaşılamazsınız?
Hepimiz anlaşılmak isteriz. Çünkü anlaşılmak bir lüks değil, ihtiyaçtır.
Ama itiraf edelim: Bazen çok konuştuğumuzda, panikle birlikte sürekli açıklama yapmaya çalışırken anlaşılmayız, hakikaten anlaşılamamamız mümkündür. Örneğin, karşıdaki kişi duymaya hazır değildir anlattıklarınızı.
Kendinizi anlatmaya çalıştıkça, kelimelerin arasında kaybolabilirsiniz. Karşınızdaki hislerinizi anlamayabilir o kadar kelimenin içinde. Çünkü insanlar kelimelere değil, hissettiklerinizi sinyal olarak görürler. Örneğin canınızın ne kadar çok yandığını, nasıl yandığınızı, hangi durumların sizi incittiğini dakikalarca anlatmak yerine sadece “Canım bugün çok yandı” demeniz daha etkilidir.
Peki neden bazı anlarda kolayca anlaşılırken, bazen de sanki kimse bizi duymuyormuş gibi olur?
Anlaşıldığınız Anlar: Duygunuzun Sade Olduğu Zamanlar
Birinin sizi anladığı o anları hatırlayın…
Genellikle fazla açıklama yapmadığınız,
sadece:
“Bu beni kırdı.”,
“Korktum.”
ya da “Yalnız hissediyorum.” dediğiniz anlardır.
Çünkü duygular sadeleştikçe, temas artar.
Karşınızdaki kişi duygunuzu hisseder; kelimenizi değil, yüreğinizi duyar.
Anlaşılmadığınız Anlar: Savunmada Olduğunuz Zamanlar
Savunmadayken anlatırız, ama duygumuzu gizleriz.
Kendimizi korumak için sesimiz yükselir, tonumuz sertleşir, sözcüklerimiz karmaşıklaşır.
- “Ben sana zaten demiştim…”
- “Sen hiçbir zaman anlamıyorsun ki…”
Bu anlarda karşımızdakine geçen şey kırgınlığımız değil, öfkemiz olur.
Ama aslında o öfkenin altında genellikle şu vardır:
“Lütfen beni anla.”
Anlaşılmadığınızda: Karşınızdaki Kendi Hikâyesine Düşmüştür
Bazen siz anlatırsınız ama o kişi kendi geçmişinde dolaşır.
Sizi değil, kendi hikâyesini duyar.
Siz “üzgünüm” dersiniz, o “bunu kişisel alıyor” diye düşünür.
Siz “kırıldım” dersiniz, o “beni suçluyor” gibi hisseder.
Bu anlarda karşınızdaki aslında sizi değil, kendini savunuyordur.
Ve siz anlatırken duvara konuşuyormuş gibi hissedersiniz.
Anlaşıldığınızda: İçinizde Barış Olduğunda
Kendi duygularınızı inkâr etmeden, ama duygularınıza da teslim olmadan konuşabildiğinizde…
Yani “öfkeliyim ama sakinim”, “kırgınım ama açık konuşuyorum” diyebildiğinizde,
karşınızdaki de sizi duymaya daha hazır olur.
Kendini duyan biri, duyulur.
Çünkü duygularınız berraksa, kelimeleriniz de berraklaşır.
Anlaşılmadığınızda: Fazla Açıklamaya Başladığınızda
Çok anlatmaya başladığınızda genellikle artık duygusal bağ kopmuştur.
Kişi sizi duymuyordur, sizse anlatmaya devam ediyorsunuzdur.
Bu bir çığlıktır aslında:
“Ne olur, beni anla” Çığlığı…
Ama paradoksal olarak, o anlarda kelimeler çoğaldıkça duygu kaybolur.
Bu yüzden bazen sessizlik, uzun açıklamalardan daha çok şey söyler.
Anlaşılmak Kadar Anlatış Şekliniz De Önemli
Bazen bir kelimeyle anlaşılırız,
bazen sayfalarca konuşsak bile anlaşılamayız.
Çünkü anlaşılmak, sadece doğru kelimeleri bulmak değil, anlaşılmak duygularınızı daha iyi ifade etmekle ilgilidir.
Kendimizi savunmadan, yargılamadan, “haklı çıkmaya” değil “bağ kurmaya” niyet ederek konuşabildiğimizde,
karşımızdaki kişi ister istemez duymaya başlar.
- “Beni anlamadılar.” demeden önce belki şu soruyu sormak iyidir:
- “Ben kendimi gerçekten duydum mu?”
Çünkü çoğu zaman,
Kendini duyan insan, anlaşılmaya da yaklaşır.
Peki, Herkesten önce siz kendinizi duymaya razı mısınız?
Bazen anlaşılmak, kelimelerle değil bir melodide olur.
O yüzden bu duyguyu bir müzikle duyun istedim: Candan Erçetin- Elbette. Linkini bırakıyorum, iyi dinlemeler…
https://www.youtube.com/watch?v=GGSw2xVobE8&list=RDGGSw2xVobE8&start_radio=1
